Yitik Bir Kokunun Hikayesi
Yitik Bir Kokunun Hikayesi
Bir gün yolda yürüyorsundur.
Akşam saatleri, herkesin işten çıkış eve dönüş vakti.
Ben de eve geliyordum o gün.
Kafamda milyonlarca düşünce geçiyor,
Kulaklıklarımın her zaman olduğu gibi benimle yol arkadaşı olduğu bir gündü.
Tanıdık bir koku duydum bir yerlerden.
Burnumda çok keskin değildir ama hissettim.
Öyle tanıdık, öyle hisli ve öylesine acı bir koku.
Kokuyu takip etmek ve boş vermek arasında kaldım.
Her zamanki gibi ilk aklıma geleni yaptım.
Koku arıyordum etrafta deli gibi.
Tanıdık bir koku, bir hatıra bir umut belki de belamı arıyordum.
Çantamı aradım bilekliğini kokladım.
Aynı kokuydu.
Çok saçmaydı.
Acayip saçma bir durumun ortasındaydım.
Bi an herkesin iç sesimi duyduğunu bile zannettim.
Kokunun geldiği yere doğru ilerledim.
Çok mesafe değildi, 10 adım en fazla 15 adımdı.
Durdum orada, sadece tanıdık bir kokuyu yabancı bir adam sahiplenmişti.
Utandım.
Sıkıldım.
Kendimden nefret ettim o an.
İçimle savaştayım tabi, kimseye tek kelime etmedim.
Kulaklıklarımı çıkardım, adama sorduğum soru;
Kullandığınız parfümün markası nedir? diyebildim sadece.
Cevap verdi şaşkınlıkla.
Teşekkür ederim dedim gözlerim dolmuştu.
Anlamış mıydı?
Umurumda bile değildi.
Kokunun adını söylediğinde hatırladım, söylemiştin bana sevdiğin parfümü.
Ama ben unutmuştum.
Her şeyi unuttum da bir seni unutamadım ben.
Adama boş boş baktığımı farkettim ve özür dileyip yanından ayrıldım.
Neden özür dilediğimi bilmiyorum.
Amaçsızca yürüdüm.
Kafam boştu hem de bomboş.
Az önce tanımadığım bir adama dünyadaki en saçma soruyu sormuştum.
Üstelik yapmayacağım şeylerdendi.
Yaptım.
Zaten neyi asla yapmam dediysem hepsini yaptım ben.
Neyse..
Yürüdüm çok, yürümek iyi geliyor bana.
Yürürken birçok insanla karşılaştım.
Hepsiyle gülüşüp konuştum. 🙂 Çok basitti sanki iyi’miş rolü yapmak.
Sonunda kendimi bir kozmetikçide buldum. Rafları karıştırıyor gibi yaptım.
Sonra kokunun adını sordum var mı? diye. “Biz satmıyoruz” dedi.
“Neden ?” dedikten sonra, kızı dinlemeden çıktım.
Avm’de kesin vardır dedim. (O zamanlar sadece bir Avm vardı.) Bir otobüse binip Avm’ye gittim.
Girdiğim ilk yerde vardı o koku.
Mutlu oldum sebepsiz.
(Sanki n’apcaktım?? İnat işte. İlla bulacağım.. Çok saçmayım değil mi?… )
Bekleyen satış danışmanından yardım istedim.
Kokunun adını söyler söylemez, “Arkadaşınıza hediye mi alacaksınız? Çok güzel kokudur. Tavsiye ederim.” dedi.
“Çok güzel koku, evet ama hediye değil, kendime alacağım” dedim.
Saçma bir şekilde aynı zamanda gözlerim doluyordu.
Buna mani olamamakla birlikte sesim de titremişti.
Eminim salak gibi görünüyordum.
Satış danışmanı iyi misiniz dedi?
İyiyim, derken donuktum.
Sırf sesim titremesin, gözlerim dolmasın diye dondum kaldım.
Bir bardak su rica etti oradakilerden. Aldırmadım.
O sırada, “Biraz sıkabilir misiniz?” dedim donuk sesimle.
Bileklerimi kokladım hemen, burnumun direkleri sızlıyordu.
Alıyorum bu parfümü derken, bir bardak su gelmişti.
Buyrun, iyi gelir diyerek uzattı bana suyu.
Teşekkür edip suyu içtim, öyle susamıştım ki ben bile anlamamıştım, susadığımı.
Sağolun, alıyorum bu parfümü dedim.
Satış danışmanı bu kadar büyük şişeye ihtiyacınız yok sanırım, ben size tester vereyim, bekleyin geliyorum dedi.
Salaktım, içimden küfürler ediyordum kendime.
Anlamıştı işte, gerizekalı ne diye geldiysem.
Rezillikti.
Satış danışmanı tester verdiğinde ödemek için kasaya yöneldim.
“Bizden olsun” dedi.
Hayır olmaz, lütfen desem de.
Kasanın orada bile ödetmedi.
Gerçi küçük bir tester’dı, ne olacaktı ama yine de rahat edemedim ilk başta.
Teşekkür edip çıktım parfümeriden ve avm’nin arkasındaki bahçeye çıktım, kimse yoktu.
Elimdeki tester’la oturdum, ağladım.
Hem salaklığıma, hem özlediğime hem de kendime kızdığım için.
Bunu mu dert ediniyordum, daha başka derlerim de vardı.
Ben birini düşünmemeliydim bu kadar.
Aşk gerizekalılıktı bana göre.
Ve ben o an çok gerizekalıydım..
Bahçe yavaş yavaş dolmaya başlıyordu galiba çıkış saatiydi.
Tam kalkarken yanıma biri geldi.
Arkamı döndüğümde satış danışmanı olduğunu fark ettim.
Selam, Ben K.. dedi.
Selamını alarak ne alaka der gibi baktım yüzüne.
Ağlarken gördüm sizi yanınıza gelmek istemedim.
İyi misiniz dedi tekrar.
Sağol sağol dedim geçiştirerek.
Sonra yürüdüm arkadan o da yürüyordu aynı yöne doğru yürüyorduk.
Anlatmak ister misin? diye bağırdı arkadan.
İyi gelirdi aslında diye içimden geçirdim.
Teşekkür ederim ama hayır dedim.
Sonra dönüp, anlatmasan da ben anladım galiba.
Boş ver diye akıl vermem sana, sadece sen anlatırsın dinlerim dedi.
Peki dedim. yürüdük ve caddeye indiğimizde en yakın cafeden içeri girdik.
İki kahve eşliğinde anlattım tüm yaşadıklarımı.
Kahve bitince, “geçmiş olsun, başın sağ olsun” der gibi baktı.
Tam ağzını açarken sağ ol dedim.
Sonra güldük ikimizde.
O günden sonra en iyi arkadaşlarımdan biri oldu K..
Kötü niyetli biri olsaydı o gün anlardım.
Ya da kendimi öyle kandırdım.
Ben kendimi çok kandırırım.
Psikolog gibi dinlerdi beni, sağ olsun.
Mantıklı ve efendiydi tüm yaşıtlarına göre.
Kardeşim gibi sevdim ben onu.
Okulu bitince memleketine gitti, arada görüşüyoruz ama yakındaki gibi olmuyor.
Bugün o tester kutusunu buldum.
İçinde az kalmıştı.
Sıkmadım hiç de kapağını açmadım.
Direkt çöpe attım.
Bunu neden mi yazıyorum?
Çünkü gurur duyuyorum.
Unuttuğumu kendime anlattığımdan emin oldum.
Kolay olmadı, ama vazgeçtim.
Neyseki artık bir koku peşinden gidecek kadar salak değilim !!!!!
Büyümenin tek iyi yanı bu olsa gerek.
Biraz daha akıllanıyorsun.
Derin / Kıza Kıza / Saçmalardan Seçmeler
Biliyorum bu hissi, kokuyu duyar duymaz ardina bakarsin.
Koku insanin en son unuttugu duyuymus, ve unutmasi en zoru..